“la commedia a soggetto.”
Çevresinden ve en önemlisi kendisinden uzaklasan bizlerin, maskelerinden arınıp kendi karakterlerini yasamalarını öneriyorum. Onları özel yapan, bilinmezlikler içerisindeki sıradanlıklarıdır. Insanların sosyal yasamlarında edindikleri seffaf maskelerin, bazı zamanlarda kendilerine uymadıgını hatırlatarak bu konu üzerine düsünmelerini istedim. Bana ilham veren, 16. ve 17. yüzyıl Italyan sokak tiyatrosu Commedia dell' Arte’nin kaotik yapısı ve karakterleri; Arlecchino, Zanni, Pulcinella, Il Dottore, Il Capitano, Pantalone, Bauta ve Brighella dan esinlenerek düsüncelerimi sekillendirdim.
Eserlerimde maskeyi ön plana çıkartarak karakterlerin üstlendigi roller ile uyumları üzerine elestiriler yaparak önermeler gelistirdim. Yüzlerdeki sıradanlıkları bilinçli bir sekilde ortaya çıkartarak yasamlarında her zaman maske takmak zorunda kalan bireyleri yansıttım. Insanları maskesiz sekilde düsününce, baskın ya da sönük karakterini görebilmek mümkün olabiliyor. Fakat maskeleri altında gizlendikleri karakterin kölesi oldukları andan itibaren kendimi gereksiz bir oyunun içerisindeki öteki oyuncu gibi hissediyorum.
Önemli olan MASKE oluyor ve asıl karakter kendinden ve çevresinden farkına bile varamadan uzaklasarak kayboluyor. Gereksiz bir gizeme, karanlıga ve bilinmezlige dogru sürükleniyor. Gerçek hayatın içerisinde, dogaçlama ve çogu zaman komik duruma düstügü bir oyun sergilenmeye baslıyor.
Ve ‘Profesyonel olduklarını zanneden maske güdümlü amatörlerin metinsiz komedisi. “la commedia a soggetto.” Baslıyor…’
Serdar Aslan (Şubat 2013)
Arlecchıno & Zannı
Sosyolojik evrimin deforme ayak izleri; hazır olmadığımız geleceğe atılan büyük adımlar ve kendisinden uzaklaşan bireyler.
Doğaçlamaya dayalı gündelik yaşamlarımızda kullandığımız maskeler yüzünden hayatı sonu olmayan bir tiyatro oyununa çeviririz. Kendimiz olmaktan korkar, başkasının yüzüne hatta karakterine hayran bir biçimde taklit ederiz. Sonunda kendimizden olabildiğince uzaklaşır, yabancı kalabalığın içerisinde kayboluruz.
AchIllIus Helmet Rhyton
Achillius Hemlet Rhyton, 2009 yılında Serdar ASLAN tarafından tasarlanmış ve seramik teknikleri kullanılarak üretilmiştir.
Efsanevi uygarlık Likyalılara atfedilen miğfer, aynı zamanda bir tören sunu karaf’ı (rhyton) olma özelliğine sahiptir. Kafa tası bölgesinde konumlandırılmış olan depo, 2 litre sıvı kapasitesine haizdir. Yılan figürünün ağız bölgesinden yükleme ve boşaltım gerçekleştirilebilmektedir.
Miğferin üst tarafında olan püskül kısmına, ters açıdan bakıldığında pentakonter figürü görülmektedir. Pentakonter’in kürekleri aynı zamanda miğferin püskül çizgilerini, meandros desenleri ise kürek çeken savaşçıları simgelemektedir.
72 cm X 66 cm X 18 cm ölçülerinde olan eser, şamot çamur ile fitil tekniği yöntemi uygulanarak yapılmıştır. 900 °C ’de bisküvi pişirimi gerçekleştirilmiş, ardından kırmızı kil astar ve transparan sır uygulanarak 1050 °C ‘de sır pişirimi uygulanmıştır.
lıkya PentaKonterleri
Phaseleiton sergisi kapsamında incelenen sikkelerde dikkat çeken pentekonter betimlemeleri, M.Ö. V. Yüzyılın Likya Penteconterlerinin kronolojik süreç dogrultusunda hidro ve aerodinamik gelisimlerini günümüze aktarmaktadır. M.Ö. V. Yüzyıl Likya Pentekonterlerinin olası görünümleri, iki yıl süren çalısmalar sonucunda betimlenen anlatımları boyutlandırılarak seramik çamuru ile sekillendirilip 900 ° C derecede pisirilmis, gümüs pigmenti ile renklendirilmistir.
Sikkeler sayesinde, üretildikleri dönem ve bölgeler hakkında detaylı bilgilere ulasabilmekteyiz. Arkaik dönemlerde üretilmis olan sikkeler den esinlenilip sanatsal ve bilimsel yorumlamalarla olusturulan Likya Pentekonteri sergisi sayesinde, ülkemiz tarihinin antik dönemlerden günümüze dek denizcilik ve gemi teknolojisine kazandırmıs oldugu gelisimleri görebilmekteyiz.
Pentekonter, Yunanca’da elli kürekli anlamına gelen Arkaik döneme kadar Akdenizde’de kullanılan Antik Yunan Kadırgasıdır. Pentekonterler, gemilerin hem ticari hem de savas gemileri olarak kullanıldıgı bir dönemde bulunmustur. Askeri, ticari, çok amaçlı kullanımlara uygun ve oldukça süratli, tek yelkenli, genellikle tek sıra 50 kürekten olusan kullanıslı bir deniz tasıtıdır.
Homeros’un, Odysseusunda da ‘Hızlı Siyah Gemi’ tasviri ile pentekonterlerden bahsedilmistir.
lıkya apollonları
Phaseleiton sergisi kapsamında incelenen diger örnekler ise Apollon sikkeleri olarak adlandırılanlardır. Apollon sikkelerinin ön tarafında, karakteristik Apollon unsurlarını (saç sekli, saç çelengi ve saç kurdelası) içeren, profilden betimlenmis insan bası yorumu, arka tarafta ise sancak kısmından sekillendirilmis pentekonter yer alır. Pentekonterlerin pruvaları üstünde elinde kalkan-mızragı ile Athena bulunmaktadır.
Pentekonterlerin altlarında, dönemin magistratlarının isimleri görülmektedir. M.Ö. 168- 130 tarihleri arasında darp edilen bu örneklerde tespit edilen baslıca isimler; ERYMNEUS, LYSISTRATOS, APELLEAS, APOLLONIOS ve EKATODOROS’tur. Bu isimlerin yer aldıgı sikkelerin ön taraflarındaki insan betimlemesi karakteristik saç sekli, saç çelengi ve saç kurdelası göz önünde bulundurularak Apollon olarak adlandırılmıstır.
Ancak magistratların isimlerinin yer aldıgı örneklerde, insan betimlemeleri antropolojik olarak birbirlerinden oldukça farklı özelliklerle sekillendirilmislerdir. M.Ö. 168-130 gibi kısa bir süreç içerisinde üretilmelerine ragmen hiçbiri birbirine benzememektedir. Alın yapısı, göz çukuru ve gözleri, burun yapısı, elmacık kemikleri, dudak ve çene yapıları hatta boyun yapıları dâhil olmak üzere her biri baska ve farklı yaslarda kisilermiscesine yorumlanmıslardır.
lıkya apollonları
Antropolojik farklılıklar, sikkelerde yer alan isimler, insani duygular, kolpleks ve egonun yaptırım gücü göz önünde bulunduruldugunda, bu kisiler isimlerini yazdırabildikleri gibi Apollon unsurlarına (karakteristik saç sekli, saç çelengi ve saç kurdelası) baglı kalarak kendi yüz detaylarının sikkelere yansıtılmasını isteyecek kadar ileri gitmis olabileceklerini düsünebiliriz.
M.S. 238- 244 yıllarına tarihlendirilen III. Gordianus sikkesinde Apollon unsurları ile beraber, III. Gordianus’un karakteristik sureti oldugu gibi sekillendirilmistir. III. Gordianus sikkesinin, Apollon’a öykünülen sikke modasının bir örnegi olabileceginden söz etmek mümkündür.
Sikkelerdeki insan profillerini daha net bir sekilde gözlemleyebilmek için, üç boyutlu biçimde sekillendirdim. Heykelsilesen karakterlerin antropolojik özellikleri netlesmis ve farklı insanlarmısçasına belirmislerdir. Bu tezin dogru olabilecegi düsünüldügünde, dönemin sikkelerinden yola çıkarak bölge insanlarının tipolojisine dair görsel fikir sahibi olabilme düsüncesi beni oldukça heyecanlandırmaktadır. Sikkelerden yola çıkarak sekillendirdigim heykelciklere benzeyen bir heykelin bölgede yapılan arkeolojik kazılarda bulunacagı günü sabırsızlıkla beklemekteyim.
Seramik çamuru ile sekillendirilip 900 ° C derecede pisirilmis, gümüs pigmenti ile renklendirilen Apollon? / Magistrat? Heykelcikleri, gayrı muntazam kaideler üzerinde özgür bir durus ile konumlandırılmıstır. Sınırlandırılamayan sanatsal bakıs açısı ile yorumlanan bu anlatım, kalıplasmıs düsüncelere tepki niteligindedir.